14 Kasım 2010 Pazar
Newyork 'ta Beş Minare -
NewYork ‘ta 5 Minare...
Çoğu kişi filmin teaser ‘ları ve fragmanı dönmeye başladığında Mahsun ‘un kendini iyiden iyiye aştığını düşünüyordu. Nitekim de haklılardı. Filmin fragmanı,bir fragman nasıl hazırlanıra adete ders verir nitelikteydi. Aynı şekilde bir çok kişide de Mahsun ‘a karşı bir ön yargı vardı. ‘Sinema,onun harcı değil.’ Sesleri çıkıyordu. Mahsun Kırmızıgül , genel olarak baktığımızda aslında ispatlayacağı bir şey yokmuş ve sadece kafasındakileri hayata geçiriyormuş gibi bir izlenim veriyor.Beyaz Melek ‘le başlayan yükseliş , Güneşi Gördüm filminin taraflı tarafsız herkes tarafından beğenilmesi ve sonucunda Hollywood tarafından gelen oyuncularla son bulan bir NewYork ‘ta 5 Minare...
Mahsun , Newyork ‘ta 5 Minare ‘nin senaryosunu 15 yıl önce yazmış ve film 10 M $ ‘a mal olmuş.Filmi izlemeden önce insanların aklında ‘Acaba 10 Milyon Dolar ‘a nasıl bir iş çıkardı ? ‘ filmi izledikten sonra ise ’ Bu film 10 Milyon $ eder mi ? ‘ soruları vardı.
Filme ne büyük bir beklentiyle ne de kişisel bir önyargıyla gittim. Güzel bir film izlemek için Cts. Günü akşamını seçtim. Öncelikle şunu söylemeliyim ki salon’da boş yer yoktu.Film gişe’ye gireli 1 hafta olmuş ve hala full oynuyor.
Filme gelirsek,film şunu anlatıyor: Türkiye’de bir çok suikastten sorumlu olan bir İslami terör örgütü var ve örgütün başında da Deccal lakabıyla tanınan bir adam. Araştırmalar sonunda Deccal ’ın gerçek kimliğine ulaşılıyor. Uzun yıllar önce Amerika’ya göç etmiş, Hacı Gümüş adında dini bir lider... Interpol ve FBI işbirliğiyle beraber bu adamın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesine yönelik bir operasyon başlatılıyor. Türkiye’den de bu operasyona destek verecek iki deneyimli polis New York’a gidiyor. Fakat işler hiç de planlandığı gibi gitmiyor. Bu arada Amerika ‘daki kişinin kim olduğunu tahmin etmek de hiç zor olmuyor.
Büyük bir çaba harcanmış. Herşeyden önce emeğe saygı duymalıyız. Intro ‘da yükselen gerilim,filmin 20. Dakikasından sonra düşüşe geçiyor ve izleyici de koparıyordu. Fakat o dakikadan sonra da ha bir şey oldu ha olacak diye tutunmaya çalışıyorsunuz. Fakat beklentiniz boşuna , çünkü bir şey olmuyor. Kurgu ‘ya baktığımız vakit büyük boşluklar olduğunu görüyoruz ve buda bizi yavaş yavaş filmden uzaklaştırıyor. Kısacası filmde evet bir senaryo vardı ama bu senaryoyu destekleyecek ne güçlü bir karakter nede güçlü bir öylü vardı. Kuşbakışı planlar biraz daha kurtarır diyecekken onlarında yeteri kadar tatmin edici olmadığı bir gerçek. Basma kalıplar ile verilen mesajların anlaşılabilirliği tamam ama bu kadar göze sokulmamalıydı. Son olarak o kadar kopuk sahnelerden sonra ‘ağlayarak işi bitirelim.’ dercesine itina ile gözümüze sokulan bir final... Film yorumum için son cümlem ; Mahsun ‘un diğer iki filmine istinaden en iddialı filmi ama bir o kadar da en zayıf,en kopuk filmi diyebilirim.
Cast ;
Genel olarak başarılı seçimler var. Haluk Bilginer,Danny Glover,Gina Gershon,Robert Patrick vb. Gibi. Bir çok kişi Hollywood kökenli oyuncuların neslinin tükendiğini ve ikinci sınıf oyuncu olduğunu iddia ediyor. Böyle bir iddia ancak işi bilmeyenlerin,sırf bir kaç laf edeyim de ne olursa olsun havasında gezenlerin saçmalıklarıdır. Oyunculuk,kolay bir iş değildir. Bir filmde diyalogunuz bile olmasa,o filmde bulunmak için bir çok aşamadan geçersiniz. Ve o aşamaların hakkını vermek üzere kamera karşısına geçersiniz. Bu filmde oyunculuk anlamında eleştireceğim üç nokta var. Birincisi Mustafa Sandal ‘ın oyunculuğu olacak. Hangi düşünceyle cast kadrosuna seçildi bilemiyorum ama olmadı. Tüm iyi niyetiyle oynamış ama tek kelimeyle ‘olmadı.’ diyebilirim. İkincisi Mahsun Kırmızıgül. Artık vazgeçse şu yazdığı,yönettiği filmlerde oynamaktan. Güneşi Gördüm ‘de sırıtmıyordu ama burda bayağı bir göze batıyor. Üçüncüsü ise yan karakterler ve bunları öyküye bağlayamayan Mahsun Kırmızıgül... Ne amaçla cast oluşturduğunu bilmiyorum ama cast için seçilen her kişinin senaryo üzerinde bir başlangıcı ve bitişi olmalıdır. Bir çok yan karakterde bu özelliği göremedim. Cast yorumum için son cümlem ; Bir çok ince noktaya dikkat edilmiş fakat işin detayına girdikçe bir çok şey de gözden kaçmış.
Sonuç olarak toplarsak,her Türk yapımına sonuna kadar destek verme taraftarıyım. Ama bu demek değil ki , filmi eleştirmeyeceğiz. Film hakkındaki olumsuzlukları görmezden geleceğiz. Bunları yapmak , Türk sinemasının bir adım daha ileriye gidemeyeceği anlamına gelir. Newyork ‘ta beş minare , sezonun en iddialı filminden biriydi ve beklentilerin altında kaldığını,yani Mahsun Kırmızıgül ‘ün diğer iki yapımına istinaden geride kaldığını söyleyebiliriz. Başlangıcı klasik bir Hollywood filmi,fakat finali 60’-70’-80’ler Türkiye ‘sinde yaşanan kan davasına bağlanan bir film olmuş.
Herşeye rağmen , bu filmde emeği geçen herkese teşekkürleri sunmayı bir borç bilir ve başarılarının devamını dilerim.
Osman ULUKAYA
13.11.2010 -
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)