18 Şubat 2011 Cuma

İncir Reçeli


Bir hikayemiz var. Tutar mı ? Tutmaz mı ?
Aşk hikayesiyse ve aşkın içinde
dram,duygusallık da varsa ve hele hele bu aşk hikayemiz çeşitli nedenlerle
imkansıza doğru hareket alıyorsa neden olmasın ?
İncir Reçeli , yukarıda bahsettiğim klasik hikayenin üzerine şekil verilmiş haliyle
karşımıza sunulmuş bir film...
Bir aşk hikayesi çekersiniz. Vizyona verirsiniz. Seyirciyi aşka inandırır ve ağlatırsanız kimse
bu film olmamış diye çıkmaz o salondan...

Fakat İncir Reçelinde bir çok aksaklık vardı ve yazmadan geçmek olmazdı.

Bir kere senaryonun genel anlamda,verdiği mesajlar dışında basit olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen Aytaç Ağırlar 'ı ilk uzun metraj filmini çekmesi sebebiyle kutlamak gerekir. Bir çok eksik bulabiliriz fakat daha iyisini yapmak adına her zaman denemek önemlidir. Aytaç Ağırlar büyük bir yükün altına giriyor ve en azından işin içinden çıkabilecek kadar başarıya sahip olduğunu gösteriyor.

Yer ve mekan kullanımında ciddi sıkıntılar gözümüze çarpıyor. Film,çoğunlukla bar ile ev arasında geçmiş görünüyor. Buna rağmen bir dış mekanda sahile yatmış olan kırık dökük,eski bir teknenin içinde çekilen bir sahne var ki muazzam güzeldi.O sahnenin o kadar güzel çekildiğini görünce dış mekanların çok az kullanılmasına anlam veremedim.

Oyuncu seçimi ve oyuncuların hikayeye katkısı konusunda da eleştirebileceğimiz fazlaca nokta var.
Sezai Paracıkoğlu'nun Metin karakteri için biçilmiş kaftan olduğunu iddia edemem ama bir hayli emek verdiğini görmemek imkansız olmalı...
Büyük bir çaba göstererek oynamış olması sebebiyle ona ayrı bir alkış yollamamız gerekir.

Melike Güner 'in oyunculuğunu tartışmanın yersiz olduğunu düşünüyorum. Fakat burda da karşımıza tanımsal bir boşluk çıkıyor. Duygu karakteri süper bir enerjiye sahip,deli dolu biri olarak karşımıza çıkıyor. Ve film boyunca Melike Güner'i bir türlü kafamda bu role oturtamadım. Duygu Karakterine inanamadım. Belki de filmin ikinci yarısında o deli dolu kız imajından kurtulmuş ve olay biraz daha dram ve duygusallık ağırlıklı ilerlediği için rolü sahiplenmiş gibi görünüyordu. Melike Güner 'in Duygu karakteri için kesinlikle yanlış seçim olduğunu kabul etmeliyiz.

Ve esas adamımızın yanında ortama hava katmak adına ve iyi kanka edasında karşımıza çıkan Sinan Çalışkanoğlu...Bir kere hikayenin neredeyse hiç içinde değil... Oyunculuk anlamında daha önce neler yapabileceğini hem selena'da hemde Türk malında göstermiş birisi.
Fakat burda sanki sokaktan çağırmışlar ve gel abi iki rol var. Şunu şunu söyle ve git demişler. O derece olaya fransız kalmış.

Barbara Lauren... Hikayeye göre iki sene önce bir haftalığına İstanbul'a gezmek için geliyor. Fakat Metin'e aşık olduğu için İstanbul'da kalmaya devam ediyor. Kahramanlarımızın bar'ında da güzel parçalar seslendiriyor. Tıpkı Sinan Çalışkanoğlu gibi Barbara Lauren'inde
hikayeye çok bir artısı yok. Tamam esas adama aşık fakat orda stop... Çünkü artı bir değer yok.

Selim Akgül 'ün canlandırdığı arsız kapıcı tiplemesi ise işin gerçeği filmi çok da fazla kurtarmıyor.

Senaryo'nun belirli bir sınırı olduğunu düşünüyorum. Çünkü en azından çerçeveyi kırıp kafamızı biraz dışarıya uzatmamıza izin verilmeliydi...

İncir Reçeli'nin klasik,bildiğimiz bir aşk hikayesi senaryosuna sahip olması ve duygusallık olarak çok da fazla yaş olarak üst kesime hitap etmemesi bir yana konu içerisinde
geçen hiv+ virüsü ve bir insanın yaşamının nasıl karardığı meselesinin iyi irdelenmesi gerekiyor. Bu, bir film konusu olmasının yanı sıra toplumsal olarak çare bulamadığımız ve belki de çare bulmak adına hiç bir olumlu adım atmadığımız bir mesele...
Toplumsal farkındalık yaratmak için bu tip projelerde bu yönde konulara yer verilmesini çok olumlu buluyorum. İnsanlık adına bazı şeylerin bu derece umursanmayacak kadar ucuz olması kabul edilebilir değildir. Asıl ucuz olan '5 kuruş harcamadan savurulan yargılardır.'
Umarım insanlık adına bir şeylerin gelişebilmesi için somut adımlar atılabilir.

Bu film için iki saatinizi ayırabilirsiniz ve bu iki saat içinde ağlayabilirsiniz. Belki kahkalar atıp gülemezsiniz ama bol bol gülümseyebilirsiniz. Kendi değer yargılarınızı,
düşüncelerinizi gözden geçirebilirsiniz. Sinema sanatını bir yana koyup bütün bunlar için bile olsa bu filme iki saatinizi ayırabilirsiniz.

Etkilendim...
Film etkiledi...


Böyle bir yapımda emeği geçen herkesi tek tek kutlar ve başarılarının devamını dilerim.

Bu arada, İncir Reçelini ben de severim.

Osman ULUKAYA
18.02.2011

6 Şubat 2011 Pazar

Aşk Tesadüfleri Sever | Mehmet Günsür - Eylül Akşamı

Aşk Tesadüfleri Sever



Aşk tesadüfleri sever. Olamaz mı ? Olabilir.

Bazen hayatınızda değişiklik yapmak için hep bir işaret ararsınız,bir ışık beklersiniz.Uğruna bir çok şeyi tekrar tekrar gözden geçirecek bir işaret... Aşk Tesadüfleri Sever,benim hayatımda bir çok şeyi değiştireceğine inandığım bir film oldu. Salondan çıkarken sanki kendime güvenim yeniden geldi ve 'Evet. Benim işim bu.' dedim. Bu derece etkileyen neydi ? Mehmet Günsür 'ün inanılmaz performansıydı. Filmden öncede kendisinin performansını çok merak ediyordum. Mehmet Günsür 'ün inanılmaz oyunu , partnerini taşıması,sahneleri yükseltmesi çok başarılıydı. Bir jön olarak yapılması gereken herşeyi yapmıştı.Mehmet Günsür 'ü ilk olarak gördüğüm,tanıdığım ve bende hayranlık bıraktığı film Ferzan Özpetek 'in 97 yapımı Hamam filmi olmuştu. Ben o zaman 11 yaşında ve orta okula yeni başlamıştım. Sinemaya izleyici olarak hep bir ilgim vardı. Beğendiğim oyuncuların ismini cismini öğrenir ve küçük bir defterim vardı,ona yazardım. Mehmet Günsür,benim o gün defterime yazdığım bir isimdi. Sonrasında hep onu gördüğümde 'işte bu o çocuk' derdim. 2003 - O Şimdi Asker 'de oynadığı Nihat karakteri ise başlı başına bir karakter oyunculuğu örneğiydi. Çok başarılıydı. O zamanlar,sene 2004-05 ,Beyaz Gelincik ve Bir İstanbul Masalı diye iki tane dizi vardı. Benim oyunculuk sevdam bu iki dizide olan iki isim sayesinde ortaya çıktı. Birinde Ozan Güven diğerinde ise Mehmet Günsür'dü... Aslında ben cocukluğumdan beri Mehmet Günsür 'ü farkında olmadan hep takipte olmuşum. Bugün izlediğim filmde belki de oyunculuğundan bu kadar etkilenmemin nedeni benim çocukluğumda iz bırakmış olmasından kaynaklanıyor.
Film kritiğini biraz aştım gibi bir durum var. Ama Mehmet Günsür'ün oyunculuğu için bu kadar yazı bile az kalır.
Film , çocuklukları ve gençlik yılları Ankara 'da geçmiş ama bir türlü denk gelememiş,İstanbul 'da tesadüfen karşılaşan Özgür(Mehmet Günsür) ve Deniz 'in (Belçim Bilgin) ortada bulunan engellere rağmen aşk macerasına atılmalarını konu alıyor. Genelde filme bir aşk hikayesi gözüyle değilde bir dram gözüyle bakmak bu filmi anlamak için daha etkili oluyor diyebilirim. Konu belki de defalarca işlenmiş gibi göze çarpabilir ama geri dönüşlerle birlikte daha çok zenginleşen bir film izledik.
Yönetmenlik anlamında Ömer Faruk Sorak 'ın gerçekten kaliteli bir iş ortaya çıkardığını söylemek mümkün. Sahneler arası geçişler,geçmişe dönüşler,müzikler ve konuların birbirine bağlanışı gerçekten çok etkileyiciydi. Filmin başında Altan Erkekli'nin kullandığı aracın hastane önünde olan bir diğer araca çarpması ve erken doğumun meydana gelmesi... Bu ilk başta izleyici üzerinde hoş bir etki bırakıyor ama sonraki sahnelerde o kazanın da bir tesadüften ibaret olduğu ve aslında o kaza olmasa Deniz'in hiç hayata gelememe ihtimalinin olduğunu öğreniyoruz. Müzikler demişken de Ozan Çolakoğlu'nun hakkını teslim etmek gerekir. Çok başarılı seçimlerdi...

Cast konusunda Gökçe Doruk Erten 'i kutlamak gerekiyor. Mehmet Günsür ve Belçim Bilgin 'in yanı sıra Altan Erkekli , Ayda Aksel , Şebnem Sönmez , Hüseyin Avni Danyal , Yiğit Özşener...
Belçim Bilgin 'in o tatlılığı ve sıcaklığı apayrı durmuş.Çok akıcı olmasa da iyi bir performans sergilemiş.
Altan Erkekli ve Şebnem Sönmez gibi iki usta isim ise filmi taşıyanlardan... Ayda Aksel'i gösterdiği performans için ayrıca tebrik etmek gerekir. Belki tüm dikkatin üzerinde olmadığı ama oyunculuk anlamında çok önemli olan bir karakteri canlandırdı.
Yiğit Özşener ise her zaman daha iyisini yapmaya çalışıyor görüntüsünü hiç bozmadı ve başarılıydı.
Ve Mehmet Günsür... Yazımın başında da belirttiğim gibi çok etkiliyici bir performans sergiledi. Ben oyunculuğu seviyorum ve bir oyuncu adayıyım. Bu film öyle bir zaman da geldi ki belki de benim için herşeyin bitmeye başladığı bir andı. Fakat Mehmet Günsür 'ün oyunculuğu,ona twitter üzerinden de yazdığım gibi;içimde sönmekte olan oyunculuk ateşini yeniden alevlendirdi... Ayrıca sesi de fena değilmiş.

O yüzden başta Mehmet Günsür olmak üzere yönetmen Ömer Faruk Sorak'a,Belçim Bilgin'e, Altan Erkekli'ye,tüm oyunculara ve bu filmde ufacık bile olsa katkısı bulunan herkese teşekkürü bir borç bilirim.

Kısacası, insan bu filmde kendinden hiçbir şey bulamasa bile sırf tesadüflere,tesadüflerin mucizesine inanan herkesin bu filmi izlemesi gerekir diye düşünüyorum.
Ve yazımı filmin sloganı ile kapatıyorum ; "Bazen ilk görüşte bilirsin,o insan senin kaderindir. Bazen bir ömür ararsın BULUNMAZ."


Osman ULUKAYA
6.2.11-